23 Mart 2018 Cuma

SESSİZLİĞİN ANLATTIKLARI



‘’Suyun Sesi’’ adlı filmden yansıyanlar;)

Sessizliğin gücü, cesareti, soğuk kanlılığı, sabrı, zamansızlığı, ANnın sonsuzluğu, derinliği ve nice niteliklerini gösterdi ve dedi ki;

    Sessizlik derinliktir, gizemdir, çekicidir. Alan yaratır varoluşa, var olanlara…
    Sessizlik güzelliktir.
    Sessizlik derin bağlılıktır varoluşuna, varlığına, gerçeğine, ilahi kaynağına, doğana.
    Sessizlik huzurdur, huzur da olmaktır.
    Sessizlik ANnın zamansızlığında kendinin ve her şeyin Hakkını vermektir.
    Sessizlik telaşsızlıktır, sakin ve rahat olmaktır. Yetişecek bir şey yoktur, tıpkı kaçırılan bir şey olmadığı gibi.
    Sessizlik yaratımdır, yaratıma alan olup fırsat açmaktır.
    Sessizlik iç görüne olan sonsuz güvendir, eminliktir.
    Sessizlik su gibi duru, su gibi akışkan olmaktır.
    Sessizlik görmektir, duymaktır, koklamaktır, tatmaktır, dokunmaktır.
    Sessizlik tam zamanında Olmaktır, tam zamanında yapmaktır.
    Sessizlik OLmaktır!
                    İnsan Olmaktır!

21.03.2018
Kızlarağası Hanı








NOKTADA Kİ SONSUZLUK, SONSUZLUKTA Kİ NOKTA




     Zaman bir döngü ise, tıpkı dünya gibi kendi ekseninde dönen bir yuvarlak, bir çember ise bunun ne başı vardır nede sonu. Sonsuz bir döngü. Bu döngünün içinde dönüyorken aslında gelecek belki de geçmiştir. Geçmiş olan da gelecektir bu koşulda. Geçmiş olan gelecek, gelecek olan geçmiş BİRlikteliğindeyse eğer ikilik yoktur. Tek var olan AN noktasının sonsuzluğudur. Tek sabit olan budur.
     Tıpkı saatin akrep ve yelkovanını bir arada tutan nokta, tıpkı Semanzenin sol ayak baş parmağı ile diğeri arasında çivilediği nokta, tıpkı Dünyanın, Ayın, Güneşin… kendi etraflarında vede diğer yörüngelerde dönerken sabitlendikleri nokta.
    Bu nokta(merkez); bu sabitlik; Kabe, Kamil İnsan, Elif, Vahdet-i Vücud…

03.03.2018
00.01

21 Mart 2018 Çarşamba

‘’SEVİLMEK DE LAZIM!’’ diye seslenen ses




"Sevilmek'de Lazım!" Diye Seslenen Ses.
"Sen sevdiğinden gayrı mısın ki ayrıca sevilmeye talip oluyorsun?"
"Sevmeyi, yani aşkı sana veren kim?" Kenan Rifâî

Ben, sen, o... Ayırmalarla, ayrılmaktayız sevdiceğimizden. Kavuşmak isterken, şirk karanlıklarında boğulmaktayız.
Sende beliren Ask, sevildiğin icindir. Zaten Hâk olmus, Hâk etmissindir. Zaten Bir Yurek Oldugun Sevdicezinle, Aşk şerbetini BIRlik eminliğinde, cesaretinde, selametinde, imanin huzurunda içmektesindir.
Bunun yerine seçtiğin şüphelerinle, korkularinla, guvensizliklerinle sabirsizliklarinla, düştügün gereksiz çabalarınla...
Kendini kendinden parçalayıp, ayırıp, reddedip, kendi kendini neşterlemekte, acı sularla kendini zehirlemektesin...
MM.Arslan
22.02.2018
20.30



19 Mart 2018 Pazartesi

SANDUKA




   Önceleri bilmez insan insanlığını, insanlığının himmetini. Yaşadığı dünyanın gerçekliği öyle bir sarıp sarmalar ki onu, gittikçe kendi gerçekliğine yabancılaşır. Aradaki uçurum öyle bir artar ki, tam uçurumun kıyısında ki arafta kendi gerçekliğini sorgulamaya başlar. Ne zaman ve nerde bırakmıştır en son kendi öz varlığını? Ne sebep olmuştur, küskünlüğüne, suskunluğuna, korkularına,… ?  Kendiyle kurduğu bağı hangi bıçak kesmiştir? Öz bağı kesilirken Rahman olan Rahimden, terkedilmiş mi hissetmiştir yoksa kendini?
   Oysaki kesilen bağ ile sonsuz olan kendi varlığına bağlanmıştır. Bir kopuş, bir terk ediş yoktur kendi olan himmetinden. Kendi sonsuzluk deryasına yelken açmıştır oysa ki. Gerekli olan pusula da kendi omurgasındaki manyetik alana sırlanmıştır. Halbuki bu sırrı yüklenmeyi, üstlenmeyi taa en baştan kendi kabul etmiştir. Evrendeki hiçbir şey onu üstlenmeye cesaret edememişken. Çünkü damarlarındaki kudrette cesaret yakıtı dolanmaktadır.
    İşte bu hazineyi kabul edip, sonrada hazineyi unutup, başka yerlerde aramaya kalkan hazin bir paradoks hikayesidir yaşanan.
    Bu paradoksu çözdüğünde, hazinenin kapağını açan anahtarın, Elif oluyor, sen oluyorsun, ‘’O’’ oluyor her şey. BİRliğin sırrına erdiğinde Himmetine kavuştuğunda, tüm şaşılıklar ortadan kalkıyor.
      Ondan başka bir şey yoksa eğer, nedendir? Kimdendir sakınıp sakladığın Himmetin, Hidayetin?
    Saklayacak biri yada birileri yoksa, kimedir sakındığın?
    Gözündeki şaşılık perdesi kalktıysa eğer, her yerde, her şekliyle gördüğün yalnızca sendir. Senden de öte ‘’O’’ dur. Eeee zaten ‘’O’’ da bilinmek istemiştir. ‘’ Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim, mahlukatı yarattım’’ ‘’ Mahlukatı yarattım ki, bana bir ayna olsun ve o aynada cemalimi göreyim’’ demiştir. Sonsuz olan kaynak bilinmek istemekteyken, biz neyin üstünü örtüp, gizlemeye çalışmaktayız? Neyi inkar içindeyiz, inanıp iman ederken? Kavuşmak isterken, ittiğimiz, sakındığımız, korktuğumuz ... nedir?
    Tıpkı yaşamlarımızda da istediğimiz şeyleri,  hayatımızda olduramayışımızın özünde olduğu gibi. Nasıl olsun ki, hem çekip hem iterken? Hem inanıp, iman edip hem de inkar ederken, şirk koşarken. Şaşı bakıp şaşkınlıklar deryasında kaybolurken. Deryanın içinde deryalığını yitirip ararken.
       Her birimiz BİR SANDUKAYIZ, bilinmeyi isteyen. Bu sandukanın kapağını açıp, içindeki hazinelerin nurunu yaymak, senin ilahi mirasın. En başta kabul ettiğin bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirmek tüm gerçekliğinle. Bu ilahi beden sandukasının içindeki hazineleri yaymak, ışıldatmak tüm görkemiyle karanlıkları.
       Sakınıp, saklayarak değil. Aşkın, sevginin, şefkatin, Eminliğinde kapağın kilidini açmaya niyetli olanların, talip olanların yoluna hazinenin kapağını aralayarak ışık tutup, yol göstermektir kula düşen.
       Kapıda durmasını da, kapıyı çalmasını da bilene, sabırla bekleyene açılır cümle sandukalar.
       Sana gelmesini bilene ver, karşılık beklemeden sevgini, paranı, hidayetini ver…
Verdiğin kim? Sen . Aldığın kim? Sen.  Veren kim? Alan kim? Karşılık bekleyen kim?
      Sevgini koşulsuzca verseydin, hiçbir şüphe kırıntısı dahi barındırmadan akıtsaydın, değersizleştirmezdin kendini, paspas olmazdın kimselere. Hazineni tükenmiş, boşuna çarçur edilmiş hissetmezdin.     
     Kendi hazinene sahip çıkıp sorumluluğunu alsaydın eğer, sana gelenin de, senin gittiğinin de senden başka ‘’O’’ dan başka bir şey olmadığını da bilir, Eminliğin teslimiyetinin huzurunda, sonsuzluk deryasında yüzerdin.
        Vakit bu vakittir üstadım! Sonsuz zenginlikteki mirasını zaten en başta kabul etmişsin. Şimdi bunu hatırla ve sorumluluğunu kabul et. Ve ışıldat, ışıl ışıl tüm görkemini beden sandukasındaki hazinenin. Saç herkese ve her şeye, sakınıp saklamadan. Tıpkı güneş gibi, toprak gibi, su gibi, ateş gibi, hava gibi…^^^^
    YA HUUU!

18.03.2018
21.40
MM.Arslan
Dönüş yolunda, otobüste doğum;)
Ebem Meryem Suna