27 Şubat 2024 Salı

İçindeki simyacı kim aslında?


 

 

  Güçlü ve cesur ruhlar en zor, en sevilmeyen, en itici kaçındığımız rolleri üstlenirler. Tıpkı içimizdeki ve de yansıttığımız dışımızdaki şeytan gibi. Taşın altına elini koyanlardır onlar. Bize ayna olurlar nelerden sakınıp tuzaklara düşmeyelim diye. Sevmediğimiz yanlarımızı aynalarlar ki düzeltebilelim diye.

    İnsanlara güvenmeyen bu insanlar bize güveni, güvenmeyi öğretirler. Kuşkuyla, şüpheyle, endişeyle, korkuyla yaklaşan ve yaşayan bu insanlar teslimiyeti, kabulü, inanmayı, hayatın akışıyla güvenle ilerleyebilmeyi yansıtırlar ters açı yapan aynalarında. Onların  bu zıtlıkları dönüşüm içindir, dönüştürebilmek içindir öz doğamıza, özgünlüğümüze doğru. Bir nevi simyacıdırlar.

    Zor oluşları, zorluk yaratışları, kolaylığa, kolaylaştırıcılığa doğru bir itim kuvveti yaratır ve bizi kolay yöne çekerler aslında.

    Büründükleri bu zorlu rollerinden dolayı, hayatımdaki bu simyacı yakınlarıma hizmetlerinden ötürü Şükran duyup, sevgi ve saygımla onurlandırıyorum. Hizmetleri tüm melekelerle hissedilmiştir.

 

26.02.2024  16.39

 

 

(Devam yazısı)

   Aslına baktığımızda bu zor insanlar, zorlu insanlar diye gördüklerimizde içimizdeki, ademe secde etmeyen şeytandan başkası değildir. İçimizdeki gizlenmiş direnişçi, bölücü, karşısındakini ayrı gören Tanrıyı ayrı gören sözde inanandır. Gizli şirktir yaşanan ve yaşatılan.

    As olan iman her şeyi BİR görüp yaşayan ve yaşatandır. Kula kulluk değil, Yaratandan ötürü sevmektir, güvenmektir, teslim olmaktır, secde edebilmektir her şeye ve herkese.

   Dışarda ve de dolayısıyla içinde gördüğün bu hoşnutsuzluklarda yönünü güzele çevir, güzel yanlarını, güzelliklerini gör ve orayı besle büyüt.

 Güzel bak güzel gör güzelliklerle gör vesselam.

Seçim senin ya güzellikleri görür, güvenle, şükürle besler, beslenirsin ya da çirkinliklerin eleştiren şüpheci şikayetlerinde kendini de etrafını da yer bitirirsin.

 

27.02.2024  17.02

 

 Dünya aileme alemime güvenmeyi inanmayı seçiyorum.

 

*Göğsünü açmaz isen sevgiye, güvene, özsel birlikteliğe, göğsün hastalıkları görünür olur.

17.20

  

 

 

 

 

 

22 Şubat 2024 Perşembe

Hamuş


 


Sus ki duyup dinleyesin

Sus ki okuyup anlayasın

Sus ki bakıp göresin

Sus ki koklayıp hatırlayasın hakikati

Sus ki tadıp keyf-i keşf eyleyesin

Sus ki hakikatin Hakikaten konuşsun, duyulsun, idrak eylensin…

 

21.02.2024  15.18

 

 

Okuyabilmek için de dinleyebilmek için de yazabilmek için de önce susmak gerek içre içre…^^

 

Not: Samut Babaya selam olsun…

Samut Baba türbesinin mesire yerinde ki tek olan selvi ağacıyla çam ağacının, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla kutsal kavuşumlarının şahitliğinde Samut olabilmek…^^

 

15 Şubat 2024 Perşembe

Anahtar ‘’Biz’’

 



  ‘’Biz’’ hissedip yaşayınca her şeyi çözüp giriyorsun içeri. Önce kendi içine girebildiğin için kendin olan her şeye de giriş yapabiliyorsun böylelikle.

      Kendi Hak varlığının Hakikatini, Hak ettiğini ve Hakkın olduğunu idrak ettiğinde, sözünde özünde BİR oluyor. Eğilip bükülmüyorsun gereksizce, tevazun zannettiğin durumlar, insanlar, olaylar vb. karşısında. Ya da Hak etmemenin ezik güvensizliğinde ezmiyor, ezdirmiyorsun kendini.

  Söylediğin sözün, yaptığın davranışın arkasında duruyorsun dimdik ‘’Elif’’ gibi. Çünkü kim ve ne olduğunu bilmenin Özgüveni seni her daim destekliyor. Böyle olduğunda ‘’Biz’’ anahtarı çalışmaya başlıyor. Kilidi kendinde açınca yaptığın eylemler, söylediğin sözler vb. kendin olan her şey ve herkes de kabul görüp ‘’Biz’’ oluyor. Kabulü önce kendine ver ki açılsın gizli hazine anahtarı.

Not: anahtar ‘’sen’’ sandığın kapının üstünde.

15.02.2024   01.02

   

  ‘’Biz’’ olmak zamansız mekansızlıkta Tanış olmak tanışık olmak hali, birliği, beraberliği biliş hali. Böylesi tanıdık olunca her şey bir çiçek gibi samimiyetle açılıveriyor. O zaman biliyorsun her ne yaparsan yap her ne söylersen söyle her halinle her daim kabul göreceğini. [Böylelikle ezilip büzülmüyorsun kendine ‘’acaba karşı tarafın canını mı sıkıyorum hep aynı sorunlarımla dönüp dururken ve defalarca aynı şeyleri anlatırken?’’ diye, ‘’rahatsız etmiyorsam gelebilir miyim? Girebilir miyim? Arayabilir miyim?’’ vb. Böylesi içsel eziyetler ve kendini değersizleştirmeler yerini öz kabule, onurlandırmaya, desteklenmeye bırakıyor.]

Bu kendinin ‘’Biz’’ hali, sevgisiyle, hoş görüsüyle her şeyi eritip göğsünü genişletiyor.

15.02.2024      

 

 

 

4 Şubat 2024 Pazar

‘San’dık


 


 

Sanılarımla dolu sandığım.

Sandığım ne var ne yoksa hepsi sandığımda.

‘’böyle sanıyorsun’’ o yüzden de ‘’öyle yaşıyorsun’’. Sanmadığını zannettiklerinde de yine ‘’sanı’’yorsun aslında.

Gerçek sanıyorsun içindeyken, yapamam sanıyorsun, yaparım sanıyorsun…vb.

İçindeyken her şeyin ‘’bu bir sanı’’ deyip, dışına çıkabilsen şahitlik merkezine. İşte o zaman hakikat adımları atacaksın kendine.

Sanıların içinde attığın her adımda bir labirent gibi sanı duvarlarıyla karşılaşacaksın. Oysa minik bir farkındalık dokunuşuyla ‘’bu bir sanı’’ deyip yıkabilirsin tüm sanı duvarlarını.

Sanılarımızın içindeki dünyada bir sandığa kapatmışız kendimizi, kilit de biz anahtar da.

Sanılarından sıyrılıp sırrına erersen eğer, sonsuz bir ummanda kapağı açılmış yüzen bir sanduka gibi görürsün kendini.

 

02.02.2024   00.25

 

Şahitliğin şahitleri





 


 

‘’Uzaktan bak’’ dedi bir dost. Yakından bakınca tıpkı bir aynaya bakar gibi tüm kırışıklıkları, kusur diye adlandırdıklarını görürsün ama biraz geriden bakınca kendine ‘’ne güzelim’’ dersin.

   Hayatta öyle; şahitliğinde kaldığında her şey şahane. İçine girip dalınca bide kaptırınca cehennemine hoş geldin. Boşuna dememiş erenler cehenneminin odununu getiren sensin diye.

   Şehadet dünyasına şahitlik etmeye gelmişken, kainatın ahenginde her şeyi merkezinde bırakmak varken, tereciye tere satmanın, müslüman mahallesinde salyangoz satmanın ayarı kaçmış şaşkolozluğunda sallıyoruz kendimizi bir oyana bir bu yana.

   Niye hep seyyahlık, seyir halinde olma, kendini dağlara, çöllere, şehirlere, ülkelere…vb. atma cezbesine kapılırız?

Çünkü hem gelip geçen oluruz tutmadan tutunmadan, hatta tutunduklarımızı da bırakmanın hafifliğinde hem de şahitliğin hayranlığında seyre dalarız ilk gördüğümüz yerlerin güzelliklerine.

Misafirizdir her yere ve bu seyahat-ı seyyarlık bize her daim misafir olduğumuzu, kapılmadan kaptırmadan şahitliğin şahaneliğinde kendimizi cennetimize taşımayı hatırlatır.

  Seyir halinde olanı seyretmeye hayatında bir nebze de olsa alan açtığında, Allah dostları yanında belirir. (Bir köpek, bir kedi yanına oturuverir, bir ikram gelir oturduğun herhangi bir yerden, gökyüzünde gökkuşağı belirir, bir taş ilişir gözüne kalpten;)

   O zaman ne zaman daralsan bir adım at kendine ve yürü karşına çıkan bir ‘’can’’ banka otur. Dalacaksan eğer seyre dal, şahitliğine dal. Hayatın içine dalma girdabına çeker seni.

 

04.02.2024  14.28

 

Not: bugünün seyir fotoları şahitliğin şahitleri.

 

 

 

14 Ocak 2024 Pazar

Keşif


 


 

En büyük keşif kişinin kendini keşfetmesi. Ruhunun haritasını çıkartıp onun izinden gidebilmesi. Hayatın en büyük macerası bu.

  Vücut ikliminin sultanı sensin, nerde ve nasıl esersen öyle yaşarsın hayatını.

Keşfet yaşamının varlığının hakikatini, keyfet sana sunulmuş olan bu hayatı.

   Niye her zerre döner?

 Kainattaki her şey dönmede dönüşmede. Her şey kendi ekseninde dönerken birbirinin de etrafında dönmede tıpkı ''Sema'' gibi. Kendi ekseninde neden ‘’tur’’ atar insan? Kendine döner, içine döner, içindeki evrene döner, keşfeder keyfeder. Kendi nur varlığına döne döne kavuşur.

   ‘’ Ne ararsan kenedinde ara Mekke’de, Kudüs’te  Hac’ da değil.’’ Demiş nice pirler, alimler, bilgeler… bul demiş kendini, hakikatini. İçine attığın turlarla keşfedersin kendini. Hz Musa’nın Tur dağına, Hz Muhammed'in Nur dağına çıkması gibi. Tur da sensin, Nur da, turu atan da, tur rehberi de… hepsi sen.

Senden sana bir seyrü sefa alemi vesselam…

 

11.01.2023   00.35

12 Ocak 2024 Cuma

Tünelin sonunda ki ışık


 


 

Sadece ölürken değil, doğarken de gördüğün aynı ışık. Bir rahimden doğuyor rahmet olup ölüyoruz. Aslında hep doğuyor hep ölüyoruz. Anne karnında, toprağın altında, bir mağaranın içinde geçirilen süreçlerle olgunlaşıp ışığımıza(nurumuza) doğru baş gösteriyoruz; bir bebek gibi, bir fidan gibi, bir peygamber gibi.

      Aslında ne doğuyoruz ne de ölüyoruz sadece form değiştiriyoruz. Yaşarken nasıl ki aynı beden içinde değişik formlara bürünüyorsak, bebeklikten yaşlılık ve ölüm eşiğinden geçtikten sonrada tekrar ayrışıp melekelerimize, başka başka hallerde hep var oluyoruz. Var oluş daim. Oluş daim, varlığımız daim. Devir Daim…

    Her nefesle ölüp her nefesle doğuyoruz. Her akşam ölüp her sabah doğuyoruz hep ışığa(nura) doğru.

     Karanlık, ölüm, rahim olmadan, ışık, doğum, rahman olmaz. İkisi BİR ve ikisi Varoluş. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

 

10.01.2024  23.55

 

 

Oluşuyoruz her Daim, dönüşüyoruz her Daim, Bir Devir Daim süreci…

   Bu dünyaya doğup, öldüğümüzü sandığımız sadece bir dönüşüm, başka bir hakikate doğuyoruz yeniden ölmek dediğimiz değişimimizi yaşayarak. Ne doğum bir başlangıç ne de ölüm bir son. İki nokta arasındaki çizgi misali yaşıyoruz bu dünyayı ama noktalar sonsuz daim. Aslında sonsuz noktalar arasında geçiş yaparken hep duruyoruz. Durmadan bulunmadan geçiş yapmak olası dışı. Geçerken her bir noktadan bulunuyoruz da aslında, bulunurken de duruyoruz. Belki de hep duruyoruz bulunurken kim bilir? Hakikati Bir tek Allah Bilir.

 

Not: yanlış hatırlamıyorsam filozof Zenon’unda böyle bir fikri vardı, aslında hareket yok diye.

 

11.01 2024  00.17  

 

 

29 Aralık 2023 Cuma

Dünya evi


 

Hz. Ali ‘’ Büyük alem, dürülü bükülü bir halde senin içinde " diyor.

Bu koca dünya evinde her şey ve herkes ailem, alemim ise aslınca çok odalı bir ev gibi hep bir aradayız her nerde olursak olalım. Yan odamızda yaşıyor aslında tüm sevdiğin göremediğini sandığın her şey ve herkes. Yalnız değilsin o yüzden kocaman bir alemin var hem içinde  hem de içinde olduğun.

23.54  22.12.2023

27 Aralık 2023 Çarşamba

Alemsin


 

Her yerin, her şeyin, herkesin… sana alem, ailem, yuva… olduğu bir yerde korkulacak, kıtlaşacak, kaçınılacak bir şey yoktur. Korkan, kıtlaşan, kaçan, endişe duyan… senin zihinsel tutulumundur. Yaşamın bir yerinde takılı kaldığın öğrenilmiş çaresizliğindir. Zenginliğinin içindeki fakirliğindir bu. Sonsuzluğunun içindeki sonlu bedeninin oyunudur bu. Zanların zindanından özgürleştiğinde çözersin beden oyununu, soyunursun saf çocuksu neşenin çıplaklığına. Bu sefer keyif alırsın oynamaktan.

Amin 😉

00.30  22.12.2023

26 Aralık 2023 Salı

25 Aralık 2023 Pazartesi

24 Aralık 2023 Pazar

içindekini sarmala


 

 

Hayatın akışıyla su gibi pürü pak akmak isterken, geriye akmaya hatta tutunmaya çalışan, her şeyin aynı kalmasını isteyen içindeki küçük çocuğa artık büyüdüğünü, olgunlaştığını onunda hayatla birlikte aktığını hatırlat, tut elinden, genişleyen yüreğine sarmala onu. Değişimin güvenli olduğunu, her şeyin ve herkesin sana dost , sana aile, sana alem, sen olduğunu, her şeyin yolunda olduğunu yaşa ve yaşat ‘’O’’ olan kendine.

00.06   22.12.2023

23 Aralık 2023 Cumartesi

Bağlar


 

Bir tık ötesi daha geldi😉

Yukarıdaki yazıyı yazdıktan bir süre sonra karşıma çıkan şu cümleler bir genişleme daha yarattı.

‘’ insanlara duyumsadığımız psikolojik bağlılıklar hiçbir zaman insanlarla ilgili değildir. Duygularımıza, özlemlerimize, düşüncelerimize ve tutumlarımıza bağlılık vardır. Yani bir insana duyduğumuz bağlılık o insana duyduğumuz bağlılık değil kendi zihinsel süreçlerimize duyduğumuz bağlılıktır. Bilinç anatomisi bunu zihindeki; istiyorum modu, istemiyorum modu ile açıklamıştır.’’

Aslında birbirimiz ve de her şeye görünmez bağlarla bağlıyken, bu bağlar bizi BİR ve BÜTÜN  yapıp Aşk deryasında eritirken, bu bağların dışsal değil içsel, köklerinin de taa çocukluktan hatta anne karnından başlayan toplumsal yazılımla üzerimize, zihnimize işlenen süreçler olduğu ortaya çıkıyor. ‘İstiyorum’ ‘İstemiyorum’ diyen çocuksu yanımız giderek bağımlılık zihinsel ağını kuruyor. Sonrada kurduğumuz bu zihinsel ağdan özgürleşmeye çalışıyoruz. Yani dışarda bir şey yok onlar sadece figüran, bize zihinsel kurgu bağımlılığımızı bize yansıtıyorlar. Biz ise figüranlara bağlanıp onlarsız olamayıp, onları kaybetme korkularına kapılıyoruz. Oysaki yaşanan korku alıştığımız zihinsel süreçlerimizi bir daha yaşayamayacak olmanın bağımlılık korkusu. Özlemini duyduğumuz şey o kişiye ya da herhangi bir şeye karşı geliştirmiş olduğumuz kendi özlemimizdir, kendi duygularımızdır, kendi tutumlarımızdır.

Yani o eve, o kişiye, o zamana duyulan duygular, özlemler, düşünceler, tutumlar bağımlılığı içine düşmüşüzdür. Alıştığımız gibi sürmesini, öğrendiğimiz gibi devam etmesini...vb isteriz. İşte bu, değişim karşısında direnen en gizli, sinsi düşmanımızdır. Bir yanın pır pır iken uçmaya, açılmaya diğer sinsirella yanın seni bu bağımlılıklara çeker. Derdin aslında o kişi, o ortam, o zamanlar değildir. Derdin aslında senin kafanda kurduğun ve korumaya çalıştığın öğrenilmiş, yaşanılmış, bağımlılık çaresizliğindir.

Özüne giden yolda özgürleşmen gereken asıl kökün budur. Senin dışında özgürleşeceğin bir kişi, bir ortam, bir nesne, bir şey…vb. yoktur. Tek var olan kafanda yaşayarak yarattığın zihinsel alışkanlıkların süreçleridir. Bu bağlarındır seni asli bağlarından uzaklaştıran. Dışındakiler sadece bunu sana aynalayan vefalı figüran dostlarındır, ruh ailendir. Aslında herkes ve her şey senin ailendir, alemdir, alemindir.

Çok alemsin be kardeşim😉

21.12.2023   23.32

 

‘Şimdi sen de herkes gibisin’



 


‘Şimdi sen de herkes gibisin’

Bu söz kişiyi sıradanlaştırıp olumsuz bir mana yüklemesine karşın aslında tam tersine olan bir hakikati vurguluyor.

Hepimiz kendi kulvarımızda öyle şeyler yaşarız ki, hiç kimseninkine benzemediğini en ağırının ya da en güzelinin bizimki olduğu kıyaslamalı yanılgısına, zannına düşeriz. Oysaki her birimiz farklı görünen kulvarlarımızda, aynı zorluk, kolaylık hislerini, duygularını yaşarız.  

‘ Allah dağına göre kar verir’ denilen cümledeki dağ; senin beden dağın olan kafan yani zihninde olup bitenlerdir. Sen nasıl düşünürsen, kurgularsan(yaratımınla) onları hayatında yaşarsın zaten. Yağan karın oranı da buna bağlıdır. Öyle karlar yağdırırız ki kendimize, altından kalkamayacağımız çığlarda çığlıklar atarız. Gerçi bir süre sonra bu çığlıklarda hizmetlerini gösterir, kendi kendimize konuşur, halleşir olup öz benliklerimize kavuşum yolunda ilerleriz.

Velhasıl konuyu biraz genişlettikten sonra baştaki cümleye bağlayalım.

Yaşantımızdaki olaylar, mekanlar, kişiler öyle yer değiştirir, alt üst olurlar ki Şems’in dediği cümleye varırız; ‘Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?’ Bu varış özüne varıştır. Öyle çalkalanır, dipleri görür, uzaklara düşeriz ki, bu haller içinde aslında tüm tutunduklarımıza, hastalıklı bağımlılık ilişkilerimize, yaratılmış öğretilmiş tüm kalıplarımıza, ezberlerimize soyunurken kendimizin saf çıplak gerçekliğine yakınlaşırız. Bu çıplaklık deryasında her şey ve herkes erir; Yakın sandıkların uzak, uzak sandıkların yakın, ‘benim’ sandıklarının geçiciliğinde, her yerin ve herkesin senin olduğu, sen olduğu BİR deryada ikilikleri de eritirsin.

O zaman yaşadıklarının hizmetini anlarsın. Uzağına düşenler aslında seni kendine, özüne yakınlaştıran çekim güçleridir. İtme çekme yasası gibi; onlar seni sana yakınlaştırırken, her şeyin ve herkesin eriyip yok olduğu bu sevgi ummanına itmiş olurlar.

‘ Senin göğsünü genişletmedik mi?...

…her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.’ Sözlerin ötesine açılırsın.

Yaşananlar bir darlık, daralma değil, aslında yeni bir duruma genişlemendir. Göğsünün açılmasının, sevgi deryasında BİR olup erimenin tatlı sancılarıdır, tıpkı bir doğum gibi.

O zaman daldığımız bu derya hayatta yapıştığımız, bize yapıştırılan tüm putlarımızı eritir.

 ‘ Şimdi artık sende herkes gibisin’ dediğimiz, Tevhide, kutsiyete varırız. Hiçbir şeye ve hiç kimseye bağımlı değil, Allah’ın ipiyle bağlı olduğumuz hakikatine uyanırız.

Her şey ve herkes senin ruh kardeşindir. Bu hakikati birbirimize hatırlatabilmek için türlü rollere türlü kılıklara girmiş vefalı dostlarız aslında.

İşte bazen oyuna fazla kaptırıyoruz.

Ne yapalım? Hayat bu😉

21.12.2023  22.28

not: aynı gecede gelen devam yazılarını da devamında paylaşıyor olacağım:)  

17 Ağustos 2023 Perşembe

Halin vakti

 



 

Bir önceki yazıları yazana şükranla başlıyorum, bu yazıya da…

    ‘’Halin vakti’’ varmış vakti gelince anladımJ

Eskiler sorarmış birbirlerine; ‘’Halin vaktin nicedir?’’ diye gerçi bu maddi anlamda algılansa da, şimdi anlıyorum ki bu bir idrak meselesiymiş; birçok şeyi okursun, dinlersin, söylenir anlar zannedersin, hatta ve hatta otuz kez aynı deneyim dalgasında sersem olursun. Tüm bunlar halin demlenme ve idrakın gelme vakti içinmiş. Hali içince anladım.

     Peki nedir bu halin? ‘’Halin nicedir?’’ diye soruyorsanız, hali seyrim halim selim yolunda; zorlu birinci derecedeki ilişkiler ağı içinde debelendiğimi ‘zan’nederken meğer bir örümcek misali yaşam alanımı belirleme(sınır cizme) ağımı örüyormuşum. ‘’Bir şey beceremedim’’, ‘’ Öğrendiklerimi hayatımda dönüştüremiyorum’’, ‘’Bak yine düştüm tongaya’’ vb. deyip debelenirken meğer şaheser olan yaşam döngümün kusursuz planı içinde olduğumu, zaten olanın ola geldiğini( teslimiyetin ve kabulün huzurunda özgürlüğe kanat açıyorum.) gördüm. Gerçekliği(hakikati) görmek bu. Her şeyin ve herkesin kendi hakikatine sadık bir seçimle yol aldıklarını dolayısıyla da bunun sorumlusu, suçlusu, sebebi, kurbanı, kurtarıcısı, faili…vb. ben(sen) değil olduğuna aymak bu.

   Tüm üzerimize yapışmış olan bu katranlardan, kalıplardan, kabuklardan kendini temize çıkarmak(beraat) bu, görmek dediğin şey.

    Mesela en yakınınız mutsuzluğu, huzursuzluğu, endişeyi, karamsarlığı…vb. yaşıyorsa bunu  seçtiği içindir. Bırakın seçimini yaşasın. Bu seçime saygı duymanın sorumsuz hafifliğini yaşayın. Hiçbir şeyin sorumlusu biz değiliz. Hatta kendi seçimlerimizin sorumlusu bile değiliz çünkü, ben, sen, biz… diye bildiklerimiz bile… aslında hem var hem yok. Sadece benden senden bizden öte olan da, ben, sen, biz olan da BİR.

Bu eşsiz muhteşem harmonide her şey ve herkes kendi tınısında, renginde, ritminde… şaheserini sergiliyor. O yüzden Dostum sadece bu eşsiz sanat galerisini hayranlıkla seyret ve geç…bekleme, beklenti yapma…

30.06.2023 22.37- 23.07

   

   Kendi şaheser yaşamından her zerresiyle zevk al. Zevk almamak günahtır, zevk almak değil. Zevk al ve zevkli yaşa yaşat…

23.17

  

    Bazıları hayatınızdaki rollerini bitirdikleri için gider, bazıları da bitiremedikleri için gitmez gidemez.

Hayat sahnesinin cilveleri işte;)

23.40

 

 

 

27 Mayıs 2023 Cumartesi

Kendiliğindenlik

 

Bir mucizedir kendiliğindenlik. Seni doğallığının samimiyetiyle şaşırtan, gülümseten, mutlu kılan...


Sana sen olan mucizevi varlığını hatırlatan her şey ve herkes aslında BİR olan mucize değil midir ki?


Kapının önünde kendinden tohumlanıp, günü gelince çiçeklenen bir fidan değil de nedir mucize?


Su damlacıklarının ağaç kabuğunun üzerindeki ışıltısının bir yıldız gibi göz kırpması değil de nedir mucize?


Gökyüzünde gördüğün Ay'ın yıldızla hizalanmasına, senin camına ağını örmüş örümceğin de eşlik etmesi değil de nedir mucize? 


Nerde arıyorsun mucizeni?

Uzakta arıyorsan uzağında. Yanında arıyorsan ta yanı başında. Hatta daha da ötede, sen olan varlığında olduğunu göreceksin.


Hatta ve hatta gören gözününde öte sonsuz nurunda olduğunu bileceksin.


23.05.2023 21.52




26 Mayıs 2023 Cuma

Tırmalıyor mu? Tırpanlıyor mu?

 



"Bu da geçer ya Hû" dediğimiz nice hallerin içinden geçerken tırmalanıyor gibi hissetsek de aslında; beden toprağımızın nefs mahsüllerinin fazlalıklarını alıp, nefeslendirmek için "Tırpan"lanıyoruz.

Tırpanlanıyoruz ki daha verimli olan Öz Hakikatimize Kavuşalım.
Nurumuzu Tamamlıyalım♾💎🙏🌹
07.05.2023 15.10
MM.Arslan

27 Nisan 2023 Perşembe

Bir ‘’ben’’ bir ‘’sen’’

 



 

Bir ‘’ben’’ bir ‘’sen’’ olmadığını anladığımda kavgam bitti. Tüm kişilik oyunları çöktü. Önce ‘’ben’’liğimin  ölümü beni bira hüzünlendirdi. Nede olsa bir ölüm; bu güne kadar var sandığım biri yokmuş. Sadece BİR varmış. Bunun aynı zamanda BİR olan yüce varlığıma bir doğum olduğunu anlamamla birlikte, hüzün yerini sevince bıraktı, huzura, dinginliğe, anlayışa teslim oldu.

      Eskiden çok iyi bildiğimiz ve hemencecik kabul edip uyum sağladığımız ‘’kan kardeşliği’’ ‘’süt kardeşliği’’vb. Aslında ‘’Öz’’de ‘’Öz’’kardeşi ‘’Ruh kardeş’’i olduğumuz hakikatine uyandırdı.

   Böyle olunca da ne savaş ne kavga nede barış kaldı. Sadece ‘’O’’ kaldı ‘’O’’lan ‘’O’’lduran  ‘’O’’luşan…’’O’’luş kaldı.

     Tıpkı masallarda sürekli bize hatırlatıldığı gibi ‘’BİR’’ varmış ‘’bir’’ yokmuş;) yok olan bizim var sandığımız ‘’ben’’likler ‘’sen’’likler miş. Var olansa hep var olagelen BİR miş.

    24.04.2023  03.24

16 Nisan 2023 Pazar

Uyumun merkezi

 Kanatlarında olsa, rüzgarın şiddetiyle uyumundur seni uçuran. 14.04.2023 09.20 de bu sözleri yazdırtan; sabah arabanın dikiz aynasına konan minik kelebeğin, rüzgara karşı minik ayaklarıyla sıkı sıkı tutunuşuydu.

Rüzgara karşı değil, onunla birlikte ahenkle uyumla uçulur, yüzülür, süzülür...^^ mesajını verdi ve uçtu...^^

 Devamında sahur vaktide şunlar geldi; 

Kendi merkezimizi bulduktan sonra seyreyleyip keyfeyleyeceğimiz şey; Birliğin, beraberliğin merkezini bulmak. Buda ahenk uyum yasasını getiriyor.

Uyum da, dinlemeyi, hissetmeyi, tam yerinde ve vaktinde hareket etmeyi getiriyor.

Kendi Kâbemizde ahenkle hayatı döndürdüğümüz gibi, Birliğin Beraberliğin Kâbesinde dönmek "Öz"veriyi de getiriyor.

Kendi Kâbesinde Özünü bulmuş bir birey(fert), Beraberliğin içinde kendinde bulduğu bu Özü, vermeye ve paylaşmaya başlıyor. Bunun yolu da "Dinle" mekten geçiyor ki, neye ihtiyaç var ve bu resimde hangi parçanın yerine konması, hangi notanın çalması, hangi hareketin gelmesi gerektiği bilgisini getiriyor.

Velhasıl;

İçindeki Kâbeden, içimizdeki Kâbeye hiçret vakti!

 "Dinle"menin, anlamanın, hissetmenin kusursuz vaktinde ahengin, uyumun dönüştüren Dansı olmak...^^

 Sesi olmak....^^

Birliğin Merkezinde çözünmek, dönüşmek, Özedönmek...^^

Tamama ermek...^^

16.04.2023  05.39



19 Mart 2023 Pazar

Herkes ‘’Hak’’lı

 



Herkes ‘’Hak’’lıysa, neye dir? Kimedir kızgınlığın? Kırgınlığın? Yoksa sen sendekine mi kızgın, kırgınsın? Razı gelmediğin, razı olmadığın nedir? Her şey ‘’Hak’’ ise ‘’Hak’’tan ise ve de herkes ‘’Hak’’lı ise?

  İçindeki direnişçi, içindeki kafa karıştırıcıyı gör. Bir tarafın Sulh iken bir tarafın Savaş. Yeteri kadar yakmadın mı, eritmedin mi kendini Araf cehenneminin ateşinde?

Eriseydin ne savaş kalırdı,

                 Ne barış

                  Ne aydınlık

                  Ne karanlık

                  Ne mutluluk

                  Ne hüzün,acı

Geç öteye artık, iyinin ve kötünün ötesine. İçinde seni alıkoyan direnişçiye diren. Direnmelerin ötesindeki Akışkan vadiye geç. Her şeyin önemini yitirdiği o huzur vadisine , o boşluk hanesine geç. Her şeyi Hoş karşılayabildiğin misafirperverliğine geç.

Gelen her şey ve herkes ‘’Hak’’ tan ise ‘’Hak’’lı ise, niye onları o geniş yüreğinin perverliğinde Hoş karşılamıyor, ayrım yapıyorsun?

    Yüreğinin kabulünün genişlemesi kolay bir şey değil. Kabıt olmuş o yürek genişlerken zorlanıp acı çekecek elbet ta ki esneyip, genişleyinceye dek Aşk ile…

    Her şeye Eyvallah diyebilmek Maliki Mülkün Sahibinin kim olduğunu ve de gelenin gidenin kim, ne… olduğunu bilmekle, bilinmeklikle ilgili Bir şey.

    Böylece olan her şeyle dönüp kendinde olanları seyredip, okuyup, yazdıkça çözüleceksin.

Anlayacaksın zaten çoktan olup bitmiş olan her şeyin gereksiz mücadelesinde, direncinde olduğunu. Teslim olmayanı gör ve o’nu tutuklaJ

15.04.2022  00.00 Ramazan ayı