Suyun üzerine yazı
yazmak gibidir yaşam. Sen yazdığını sanırsın, yazdıkça geride hiçbir şey
kalmaz. Senin yaptıkların yada yapmadıkların tıpkı bir rüya gibi. Hakikatte olan
hiçbir şey yok.
Farz et bir film
seyrediyorsun. Kendi hayatının filmini. Niye ciddiye alıyorsun ki? Seyret,
oyna, eğlen ve geç…^^ Niye gerçek sanıyorsun ki? İçinde ‘’sen’’ olsan da
gerçekte hiçbir şey yok. Seni yanıltan da bu zaten; içinde senin olman
(kaptırıyorsun kendini). Sen olsan da çık bak, seyret kendini, nasıl da ciddiye
alıyorsun ve tutunuyorsun suya yazdığın yazılara, sanki geriye dönüp baktığında
bir şey kalacakmış gibi.
Rüyalarımıza sadece
bir rüya diyoruz da, rüya dışındaki rüyaya gerçek sanıp yapışıyoruz. Oysaki içi
de rüya, dışı da rüya. Hepsi rüya. Yaptığın, yapıyor olduğun, yapmış olduğun
hepsi suya yazdığın yazılar. Hepsi su.
Seyir koltuğuna
oturtunca kendini, o zaman oynanan rolleri görüyor ve ciddiye almıyorsun. Biliyorsun
ki çevirdiğini sandığın film gerçek değil. Sadece BİR film. Çünkü oynanan bütün
roller( kurban, fail, kahraman) boş bir perdeye yansıyanlardır. Hepsi senin
zihninden yansıyanlardır. Yönetmenim uyanık ol!:)) sadece senin de içinde
olduğun bu filmin şahidi ol! Keyifle…^^
Peki gördüğümüz
bu rüyaların, faydası yok mu? Ya da
Şahidi olduğumuz
bu filmi niye çekiyoruz?
İçine girip çıktığımız
bu rüya aleminin maksadı ne?
Nasıl ki bir
rüya gördüğümüzde, sabah uyanıp manasını merak ediyorsak, niye gördüm ki bu
rüyayı, anlatmak istediği gerçek nedir? diye soruyorsak.
Hepsi sabah olup
uyandığımızı sandığımız dış rüya aleminde suya yazdığımız yaşamlara tutunuyor
olmamızdan. Oysaki rüya içinde rüya görmeye devam ediyoruz. Peki neden?
Uyanmak için
nihai olan gerçekliğe!
Tüm rüyaların manası, oynanan rollerin içeriği, hepsi seni
gerçekliğine, şahitliğine, onun da ötesine taşımak için. Seni taşıdılar fakat
onlar gerçek değillerdi.
O yüzden de
filmini seyret, keyif al, tanığı ol! Ama kendini filmine kaptırma;)
Sana verdiği mesaja bak, seni ulaştırdığı nihai gerçeğe
bak;)
Şükürler Olsun!
00.47