19 Ağustos 2019 Pazartesi

Minnet Eylemem!


Eflatun derki;
‘’ Kimseye kendinizi ‘’ sevdirmeye’’ kalkmayın!
Yapılması gereken tek şey kendinizi ‘’ sevilmeye’’ bırakmaktır.
Önemli olan; hayatta ‘’ en çok şeye sahip olmak’’ değil, ‘’ en az şeye ihtiyaç duymaktır.’’

Fark ediyorum da çocukluğumdan beri annem beni sevsin, babam beni sevsin, etrafımdakiler sevip ilgi göstersin diye diye uğraşıp yormuşum onca vakit kendimi. Yordukça da değersizleştirmişim zenginliğimi.
Görmeyen göze beni gör, duymayan kulağa beni duy, hissetmeyen yüreğe beni sev… demek ne beyhude bir uğraş yılların harcandığı.
Sevilesi varlığımın yüceliğine erişmek için onca ‘’beni sev’’ yolunu tırmanmak gerekiyormuş demek;) çok şükür ki yolun yarısındayken bir aydınlanma geldi;) sevilesi, görülesi, bilinesi varlığımın eşsizliğine, biricikliğine, zenginliğine, nimetine, hikmetine…
Şimdi kendimi bilgenin de dediği gibi ‘’ sevilmeye’’ bıraktım, gören, duyan, hisseden, koklayan, tadan, yaşayan ve yaşamayı bilen varlığa, varlıklara.
Yine şimdi anlıyorum  Celallini ; denizlerin, rüzgarın, ateşin, toprağın, varlığın, varoluşun Celalini.
Yaradanın ‘’ İstedim ki bilineyim’’ nidası duyulmayınca, görülmeyince… kendini Celaline çekerek, Celaliyle yine de gül Cemalini göstermek istemekte yaşayan ölülere.
Onca vaktin sevgisizlik, değer bilmezlik yükünü, kirini… Celaliyle üzerinden silkeleyip atmakta, atarken de, bizi de silkelemekte belki ayarız diye sevgiye, varoluşa ve varlığımızın hakikatine verdiğimiz değere.
Celalin içinde lütuf, lütfun içinde Celal!
Kabuğun içinde ki inci tanesi misali.
Zü’l- Celal-i Ve’l İkram !
HU…
Celal ile Celallenmek değil, önünde saygıyla, sevgiyle, aşkla hürmet etmek, onu dinleyip anlamak, kabul etmek, onurlandırmak gerekir ki,  kabuğunun içindeki inciyi sana göstersin.

Livaneli ‘nin de dediği gibi ‘’Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey…’’
Sevilmeyi beklemiyor, sevilmeye ‘’bırakıyorum’’ kendimi!
Çünkü zaten sevilmedeyim, sevmedeyim, korunup kollanmaktayım, gözbebeğiyim, Nuruyum, Aşkıyım, balıyım, Sultanıyım…^^

Lütfun da BİR kahrın da BİR.
Celalin de BİR Cemalin de.

Minnet eylemem görmeyene, kadir kıymet bilmeyene..
( Selam Olsun Nesimi'ye)

Kimi deli der kimi veli,
Kim ne görürse onu der!

19.08.2019 da gelenler…^^
Münire Mine Arslan



14 Ağustos 2019 Çarşamba

Teslimim Varoluşuma

    '' İstediğimi sandığım şeyin peşinden koştuğumda günlerim acı ve kaygı içinde yanıyor.
sabrımla oturduğumda ihtiyacım olan şey bana akıyor ve hiç acı yaşamıyorum.
    Bundan şunu anlıyorum; istediğim o şey de beni istiyor, beni arıyor ve beni kendine çekiyor.''
                                                                                               Mevlana Celaleddin Rumi. 

 Rabbim  her daim sabrın selametin de yaşar eylesin...
      Teslimiyete varmak, Yüceliğine erişmektir!
 Kim olduğunu, hakikatinin ne olduğunu bilmek, eminliğin sarsılmaz Kabe' sinde seni dimdik Elif eyliyor. Bu Elif' liğin yüceliğinde, istediğin her şeyin kendiliğinden huzuruna serilip gelmesinin görkemli ihtişamı karşısında boynunu eğip, Şükriyatın ''Vav'' ı olmaktan başka bir güzellik kalmıyor. Her şey güzellik her şey cennet oluyor.
      İnsan oğlu varoluşunun hakikatini bir anlasa, rüzgarla boğuşmaktan, suyun tersine yüzmekten, boşa kürek çekmekten...vb. vazgeçer.
     Her şey olmakta ve oluşmakta, bu sır bütün varoluşun içinde. Bunu bilip bu gerçekliğe teslim olup kucaklaştığımızda, istediğimiz her neyse onunda bizi istiyor olmasının güvenli kavuşumu içinde eriyip, O  da bizim içimizde eriyip yok olmakta. Varoluşun Yokluğu, dayanılmaz hafifliği bu olsa gerek;)...^^


12 Ağustos 2019
15.35
Münire Mine Arslan.


10 Ağustos 2019 Cumartesi

Bekleme yapma.

    Allah'ın sonsuz hazinesinde nice güzel olasılıklar var iken, beklentilerle ne diye bu süprizlerin önüne geçeriz ki?
     Beklemek durmaktır. Durağanlık hakiketimize aykırıdir. O yüzden de kimse beklemeyi ve bekletilmeyi sevmez. Her şey akmaktadır.
    Beklentisizlik akışta olmaktır. Olan her şeyin tadına doyum olmaz gelişini, süprizlerini sevinçle, neşeyle, onurlanarak onurlandırarak karşılamaktır. Yağan lütufları görüp çoşabilmektir.
    Bekleyen her şey ve herkes bulanır, bulandırır. Aktıkca temizlenir ve temizler her şey ve herkes.
    Zihninin seni geçmiş gelecek göletinde sınırlamasına, bulandırıp, bunaltmasına izin verme. Farket ve harekete dönüştür, ANnın sonsuz sınırsızlığında ak. Denize, deryaya, ummanlara karış. Cehennem çukurundan Cennet bahçene ak. Unutma ki Cennet de Cehennem de senin BİRliğinde, nereye istersen oraya akışkanlık gösterebilirsin.
      Elbette düşleyebilir, umut besleyebilir, niyet edebilirsin...vb. yeter ki bunlara saplanıp, tutunup bekleme ( beklenti) yapma.
 Hayat trafiğini dinle;) " bekleme yapma ticari" geç diyor;))
9, 10 Ağustos 2019
13.26
Münire Mine Arslan...^^

4 Ağustos 2019 Pazar

Ağrı Dağı Seferi



Sıdretül Münteha
       Sınırlarını genişletmek, varılacak en uç sınıra varmak, illüzyonuna " gerçek değil" sin diyebilmekle başlıyor. O büyülü dünyanın içinden geçip, tüm korkularına, endişelerine, olmazlarına " gerçek degilsin" diyerek, onlara vermediğin gerçekliğin seni yeni mucizelerle dolu dünyana açıyor. Tıpkı Alice harikalar diyarına geçiş yapmak gibi;)
       Nerde, nezaman ve nasıl olursa olsun senin akışını durduran her türlü zihinsel endişe ve korkularının, olmazlarının, kötü düşünce alışkanlıklarının ve onların kurduğu senaryolarının icine dal ve onlara dokunarak " gerçek değil"siniz de ve sis perdeni aralıyarak kendi sınırını genişlet, özlediğin öz cennetine var.
      Özgerçekliğine verdiğin iman ile yürüdüğün sarp, taşlı, karlı, tüm zorlu yollar bir halı olup önüne seriliyor adeta. Tüm cennet işaretleri de trafik işaretleri misali dogru yolda olduğuna dair sana göz kırpıyor, kah bir kelebek kah  kalp şeklinde bir taş olarak beliriyorlar.
      Asıl tırmanış zorluk olarak önüne koyduklarını farkedip, onları özüne varışının basamaklarına, Cennet adımlarına dönüştürebilmek. O zaman yapılamıyacak iş, aşılamıyacak zorluk, tırmanılamıyacak zirvenin olmadığını deneyimin içinden geçerek öğreniyorsun. Yeter ki olmazlarını fark et ve onları önüne basamak et.

" Zorluk olarak nitelendirdiklerindir asıl zorluğun, yoksa tırmanmak değildir tehlikeli olan, asıl tehlike bedenine, kalbine, ruhuna, zihnine duyduğun güvenin BİRliğine olan şüphendir"
02. 08. 2019

Sonsuz Şükürdeyim...
Sonsuz olan varlığıma,
Bu varlık ki yüceliğini gösterdi, imkansız olanın olmadığını, aşılamıyacak bir zorluğun bulunmadığını deneyimlettirerek. Yeterki güven, yeterki aklın ve kalbin izdivacında Aşk ile teslim ol, her şey nimetleriyle önüne serilir. Yürünmez olan yol önüne halı serer. Aşılmaz olan zirve seni sevgi ve merhametiyle kucaklar, eteklerinde seni "Vav" eyler.
   Ağrı dağı seferimizde dağın Rahman olan heybetli yüceliğinin azameti, bizi yürürken hem gökyüzünden zirvesine çekmekte hemde ayak tabanlarımızdan kökleyerek, temkinli teslimiyetle başımızı öne eğdirip "Elif" eylemekteydi.
Rahim olan sonsuz sevgi ve merhametinde etekleriyle bizi kundaklayıp "Vav" eylemekteydi.
    Buraya ancak hem Elif olup hemde Vav olup, onun kutsal izdivacında, BİRliğinde, bütünlüğünde, teslimiyetinde olmadan çıkamazsın diyordu adeta.
"Soyun" tüm çıplaklığına ve saflığına, "öl" tutuğun ve tutunduğun ne varsa, hepsinden bagımsız, korkularına cesurca meydan okuyarak bir " Birey" gibi bir "Elif" gibi yürüyebilirsen gel diyordu.
Sen Atalarından aldığın zengin mirasın güç ve kudretiyle, toprak olduğun, taş olduğunun bilincinde güvenle, teslimiyetle yürüdüğunde tüm yollar lütuf, tüm adımlar ibadet oluyordu adeta. Ve sen yol aldıkça seni senden daha iyi bilen, koruyan, kollayan, kuşatan, kutsayan Yüce Allahın, senin taşıyabileceğin ölçüyü bildiğinden, senin kabını bildiğinden, Rahim olup kutsal eteklerinde seni kundaklayıp "Vav" eyleyerek dur demekteydi. "Dahası seni yakar, dahası seni yoldan edebilir, seni bensiz, beni sensiz kılabilir. Ben ise ancak senin aynan ile parlar, senin aynan ile Yücelirim. Ben sensiz neylerim" der ve ilanı Aşkını sunar. Kutsal Birliktelik ve Vuslattır artık. Elif ve Vav'ın birliği beraberliği, sınırsız genişligidir artık vakit. Zirvedir vardığın. Yüceliğindir, yüceldiğin gerçekliğin, sonsuz sınırsız olan varlığına genişlemendir.Buna uyumlanmandır en doruk noktan.
      Bu tırmanıştır ki hem ölümümüz hemde doğumumuzdur. " İnsan Vav gibi doğar, Elif gibi ölür". O yüzdendir ki tırmanırken her türlü korkularımıza öldük, tuttuklarımıza tutunduklarımıza öldük. Bizi yüce varlığımızdan ayrı koyan yanılsamalı gerçekliğimize Elif gibi ölüp, eteklerinde ki doruğunda kundaklanıp(çadirdaki uyku tulumlarındaki hallerimiz;) " Vav" olup, asli hakikatimize, yüceliğimize, azametimize, bilgeliğimize, Fatma Meryem Suna suretiyle hepbirlikte İsa olup doğduk. Tıpkı yatay(zahir) ve dikey( batın) de Hz İsa'nın doğum ve ölüm çarmıhına gerilip Miracına erişmesi gibi..
Şükürler Olsun!
Hamdu Senalar Olsun!


03. 08.2019
16.30
Dönüş yolunda....^^
Münire Mine Arslan