23 Ekim 2017 Pazartesi

YAMAN ÇELİŞKİLER


   Niye hayatıma arzuladığım, istediğim sevgiliyi, kutsal birlikteliği sokamadığımın idrakına vardım bu gece. Dünden beri mesajlar veriliyorken şimdi şuan 21.00 feribotunda beklerken uyandım.
Dün gece bir mesajcı dedi ki; bu işler mürşitsiz, Kamil insansız olmaz. Bir sürü de örnek verdi kültürümüzden, topraklarımızdan…  Ben de direndim ona bal gibi olur diye. İnsanın müridi de mürşidi de kendisidir, Yaradan ona yön verir. Eğer ihtiyacıysa öyle olur, deyip kestirip attım.
   Bugün de öğlenden sonra yeğenimle sohbetleşirken, konu ilişkilere geldi. O da bana ‘’hala sen Şems’ini bekliyorsun’’ dedi. Ve idrakım,  uyanış arefesine geldi.
  Şimdi de anlıyorum ki ben sevgiliyi arzulayıp isterken, bir yandan da kendi kendime yolumu bulurum deyip, kendi yoluma taş koyuyormuşum. Sevgili diye istediğim ‘’O’’ değil mi ki? Mürşit mürit, mürit mürşit olduğumuz. Birbirimiz de yok olup ‘’O’’ olduğumuz değil midir ki? Bal gibi ben de Kamil İnsanı istiyorum, yoldaşımı istiyorum tabi ki. Nasıl bir yanılsamaya düşmüşüm de, dün gece bana anlatmaya çalışan elçiyi( mesajcıyı) anlamayıp ona; ‘’ aradığın sensin, sen Kamil İnsan potansiyelisin, kendi kendine de yürüyebilirsin bu yolda’’ demiştim. Ve şimdi anlıyorum ki istediğim ilişkiyi hayatıma sokamayışım; bu anlayış düzeyimle kibre düşüp, acizliğimi kabullenmeyip( bu gece ki Tantirik toplantımızda Hasan Sonsuzun hatırlatmasıyla) Kamil İnsanı reddedişimmiş. Bir dış gücün yönlendiriciliğine içten içe tepki duymuşum. Özgünlüğümü, özgürlüğümü, özerkliğimi savunurken kibrin esaretinde yalnızlaştırmışım kendimi.  Sonra da yoldaşımı arar olmuşum. Asıl özgürlük ÖZERKlik meğerse kibirime teslim olup, ondan sıyrılabilmemmiş. Özde GÜRLEŞMEK (ÖZGÜRLÜK), BİRliktelikle güçlenecek bir durum. Tıpkı Özdeki gücü, kapsayıcılığı yani ÖZERKliği erilin ve dişilinle kavuşunca elde edebileceğin gibi.
Bir ilişkidir insanı BİR eden.
Hayat yolunda Yoldaşlık, Rehberlik, Candaşlık, Aşkdaşlıkdır Aslolan. Aşk olan.
Yeğenimin dediği gibi Şems’imi arıyorum, bekliyorum, teslim oluyorum.
Ben dişil olup, rahim olmanın kutsal teslimiyetin de aşk okyanusunda akmak varken, eril de olup ; her şeyi kendimin de yapabileceği (hatta müritte benim mürşit de benim diyerek) anlayışıyla, aradığımı iter, çeker vaziyete gelmişim. Çelişirsem nasıl akabilirim ki? Çelişirsen akamazsın. Gel git yaşar durursun. Tıpkı içimdeki güce tam teslim olmayıp, ondan şüphe duyarken, korku ve vesveselerle endişelerle sürekli güven kırıklıkları yaratarak yürürken, dışardan da bir gücün beni yönlendirmesini beklemek ona güvenmek ama ona da tam teslim olamayıp bilinç altından tepki duymak.
  Aman Allahım ne yaman çelişkiler bunlar, bu çelişkiler havuzunda bir yandan da okyanus olmak paradoksunu yaşamaklar.
  İçimizdeki sonsuz kaynağa tam teslim olup, onun içsel yönlendirmesiyle emin bir şekilde aksak Amenna,  o zaman zaten her şey kendiliğinden zuhur edecek.  İçimizdeki aşık ile  maşuk'un BİRlikteliği her şeyi dışarda da var edecek. Bir yanda bu içsel kaynağa tam teslim olmayıp şüphe ve korkularla BİRlikteliği oluşturamazken ,bir yandan da dışarıdan bir sesin bizi yönlendirmesini, bizim için en doğru olanı söylemesini isteyip, ona da tam itaatkar olmayıp, bir tarafımızda ona başkaldırarak direnç göstermeler. Nasıl bir teslimiyetsizlik her durumda yaşanan? Nasıl bir korkudur ki kavuşmak istediklerimizi uzaklaştıran? Nasıl bir inançtır ki her daim şüphe duyup, El Emin olmaktan alıkoyan? Kendimize dahi teslim olamıyorken, nasıl bir Müslümanlıktır ki inanılan? Değil midir ki Müslümanlık teslimiyet? İçindeki ve dışındaki BİR ise nedendir duyulan onca şüphe? Nedendir onca ayrım? İçindeki BİRlikteliğe inanırken, dışarda diye böldüğünü farklılaştıran nedir?
Sonsuz olan evren de sonsuz noktacıklarsak, her bir parçacığımız her birimiz değil midir ki? Bu sonsuzluk içinde sonsuzluk olan bu zerrecikleri nasıl ayırabiliriz ki birbirinden?
22.10.2017

9.28

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder