Zül den, Celal den geçmeden,
anlaşılmıyor vel ikram olduğu. Geçeceksin, tanıyacaksın, anlayacaksın ki,
yaşayıp kucaklayacaksın ki ne büyük bir ikram ne büyük bir lütuf olduğunu. O
lütuf sayesinde seni sen eylediğini, özüne cevherine kavuşturduğunu göreceksin.
Bir sen var senden içeriyi
görebilmenin, anlayabilmenin yolu; yaşadığın ‘’zul’’ lerin, karanlıkların,
olumsuzlukların adına her ne dersen de geçtiğin dar(kabıt) boğazın hizmeti,
taşıyıcılığı, öğreticiliği… şefkatin, merhametin, anlayışın, zarafetin,
kibarlığın, latifliğin ile kucaklayıp anlayabilmende.
O zaman anlıyorsun her şeyin ikram,
nimet, lütuf olduğunu. Kahrın da lütfun
da Bir olduğunu. Öyle sözde değil, özde yaşamadan, geçirmeden, geçmeden
benliğin o dar boğazından(kabıttan)
anlaşılmıyor O ikram, O Fettah.
Tıpkı aydınlığın, ferahın, lütfun
anlayışla kucaklandığı gibi karanlığın da, zulmün de, kahrın da, narın da
içindeki zarafetinin, huzurunun, dinginliğinin, koruyuculuğunun, asaletinin…
keşfedilip, anlaşılmaya, sevgiyle onurlandırılmaya ihtiyacı var.
İşte o zaman İlahi Tevhid içte ve
dışta hakikate erer. Vuslat vasıl olur.
Her şeyin ve herkesin lütufluğu, varlığındaki
gizli hazineye ulaştıran(kavuşturan) bir Burak olur.
04.44-05.01
23.05.2020