Sen sadece ol! ‘’O’’ Ol!
Her şey ‘’O’’na giden yolda sana varıyor. Sen olan Hu’ya. Her deneyim de buna varabilmek, kavuşabilmek için yaşanıyor.
Kendindeki Hüveye ulaşıp parlatman için Nurunu.
Nurunu örttüğün tüm örtülerinden sıyrılman için yaşatıyorsun kendine çektiğin tüm deneyimlerini. Kendi öz varlığının hakikatine erişmek, ermek için. Tüm duyguların özlerini, hakikatlerini açığa çıkartabilmek için.
Mesela ‘’korku’’ tehlike anında duyulan doğal bir korunma duygusu iken, biz onu olan olmayan her şeye giydirerek özünden uzaklaştırmışız.
Mesela ‘’utanç’’ bir çocuğun masumiyetinde seviliyor olmanın mahcubiyetli sevinciyken, kendimizi sevilen olmaktan uzaklaştırdıkça, yaptıklarımızın ayıp, günah, yanlış, kusurlu, eksik..vb olduğu düşünceleriyle katranlaştırıp, katılaşıp kalmışız. Katılaştıkça da, utanıp kapandıkça da kırılmaya açmışız kendimizi. Katı, kuru, sert ve bir o kadar da kırılmaya müsait kıvama gelmişiz.
Sevilen olduğumuz, gözbebeği olduğumuz gerçeğinden uzaklaştıkça da kendimizi değersizleştirdiğimiz deneyimlerin içinde kızmışız, öfkelenmişiz.
Peki ne oldu da tüm bu saf duyguları kendi öz doğallığından uzaklaştırıp, asıl maksatlarından saptırdık?
İlk neyi yanlış veya yanılsamalı anladık?
Yada böyle anlamamızı sağlayan durum neydi? böyle görmemizi bize ne sağlıyordu? Yani bu duyguları hakikatlerinden saptıran içimizdeki hangi yanılsamalı yorumumuzdu?
Bu yorumu oraya ilk kim ve ne yerleştirmişti?
Başlangıçta saf olan, mesela ‘’utanç’ duygusu ne arada bizi bastıran, örten kendi gerçekliğimizden uzaklaştıran hale gelmişti?
Tüm bunlara sebep toplumsallaşıyor olmamız ise, bu dünyada kurduğumuz bu oyunun yönünü Hakikate, Hakk olan varlığımıza, öz duygularımıza döndürüyorum. Bu çarkın yönünü(Cem Karacaya selam olsun; ‘’ben feleğin şu çarkına çomak sokarım’’) istikametine ayarlıyorum. Hakikati Hatırlama ve Hatırlatma Vakti.
Tüm duyguları öz varlıklarına kavuşturma, saflaştırma vakti. Kendi hakikatimizi hatırlama vakti. Bunu örten örtülerimizden sıyrılıp, çıplak gerçekliğimizin saflığında neşe, keyif, coşku varlıklarımızla kucaklaşma vakti.
Kendimizi hatırlamak ve sevilen hep sevilen olduğumuzu, asla terk edilmediğimize uyanıp, kendimize yaşattığımız tüm hatırlatıcı deneyimlerimize teşekkür edip, artık onlara ihtiyacımız olmadığını görüp uğurlama vakti.
Kendi öz varlıklarımızın hakikatinde kavuşumlarımızı kutlama kutsama vakti.
Vakit vuslat vakti!
Sonsuz Şükür ve Hamd’ların Rahmetinde Yıkanıp Huzura Erme Vakti!
21.03.2021
00.29
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder