Masumiyetin göz
bebekleri
Rahmetli babamın
misafirler gitmeye yeltendiklerinde söylediği bir söz, son zamanlarda sürekli
yankılanır oldu içimde;
‘’ Mangalda köz,
tükendi söz, kalkın gidin siz yatalım biz’’
Bu söz sanki hayatın
içinde her şeyin tükenmişliğini, söylenebilecek her şeyin söylenmişliğini,
yazılmışlığını, çalınabilecek her notanın çalınmışlığını…vb. hatırlatıyor.
Ve bununla birlikte
Şems’in Mevlana’ya tüm okuduğu kitapları suya attırışı gibi, bilinen tüm ezerlerin
yorgunluğundan soyunma isteği geliyor içime.
Yaşamın sonsuz
olasılıklı döngüsünde yüksüz yol almak varken, bu sıkışmışlık niye?
Hakikat bir o kadar basit, sade, saf iken bu karmaşa, bu
zorlama niye?
Hz Ali’nin dediği
gibi, ilim bir nokta iken biz cahilliğimizle onu çok edip, sonrada bu yükleri
taşır, altından kalkamaz mı olduk?
Hafiflemek,
saflaşmak, nektarlaşmak, yeniden doğmak ve hakikatin masum gözleriyle bakıp,
varlığın Hakkını vermek vakti gelmedi mi?
O gözler ki masum,
duru, net...
Bu gözlerin bebekleri
teslim alır tüm güçleri.
Nuruyla eritir tüm
kalıpları, hakikatine soyar seni.
O gözlerle her şey herkes yine yeniden yeni
ve yine yeniden Aşk.
Masumiyetin meraklı
hayret ve hayranlık dolu, o iri, capcanlı ışıldayan bakışlarıyla gördüğümüz bir
dünyaya doğalım her sabah ve her gece
ölelim tüm yüklerimize.