22 Nisan 2012 Pazar

HAYAT BU !

     


   Hayatın minik ve bir okadarda değerli AN kapsülleri patlarken,bu patlamaların bileşkesi zamanı olduru veriyordu. Hatta bu patlamalar, senin onları farketmene bağlı olarak, kuantum sıçramalarını  yaptırıyordu :) diyerek gülümsedim kendi kendime minik kapsüllerin üzerinde kendimi sıçrar görürken. oysaki çarşıda yürüyordum,tüm bunları düşünürken. Artık  yüzüme ve halime nasıl bir görünüm bürümüşse , çoğu bakışları da üzerime çekiyordum,mıknatıs misali:) ışığımı parlatmak bu olsa gerek:)
       Çocuk cıvıltıları kuş cıvıltılarına karışırken,çiçekler tüm görkemiyle ışıldarken rengarenk,bir koşuda canımın çektiği leblebi ve üzüm tanelerini alıvermek ve ardından bu güzellikleri limonlu bir çayla harmanlayıp,anne eşliğinde içiminin tarifsiz muhteşemliğini yaşamak...Hayat budur...dedirtiyor insana...ve işte diyorsun,hayatın minik AN kapsüllerinden biri. Hergün sayısız bu kapsülleri patlatırken,kimini farkederek kiminide ne yazık ki farketmeyerek yaşıyoruz. Oysaki her AN öylesine eşşiz basitliğe sahipken,öylesine güzel,öylesine naif....
      İşte günümüz moda trendi haline gelen "kuantum sıçraması" bu minik kapsüllerin üzerinde hopi di hopi di zıplayıp patlatırken, ( minik su tanesi baloncukları misali)adeta seni yeryüzü cennetine taşıyıveriyorlar. Ne yazık ki bizler bu kapsüllerin birinden diğerine zıplarken kimi zaman baloncukların patlamasıyla bir sonrakine geçeceğimize takılıp yere düşüveriyoruz.Hoşgeldiniz kendi cehenneminize. Sonra tekrar hooop yeni bir baloncukla hopi di hopi di.....sonra yine düşüş falan derken hayatlar geçiyor...
         Tüm bunları kaleme dökerken başka bir boyut takılıyor aklıma:) AN'ı yazarken AN'ı kaçırıyormuyum acaba ? AN yazıya,resme,şiire...nekadar yansır,yansıyan O AN mıdır? yoksa başka bir AN a geçilmişmidir?AN ların artırıldığı ZamAN da yaşarken.....:)



Mine Münire Arslan
22.04.2012
saat:AN


TAZE FINDIK KABUĞU

Bir fındık kabuğunun ihtişamlı iri görünümüne aldanıp,bir hevesle davranmayacaksın içindeki iri fındığı yemenin hayaliyle:) Çünkü içinden ne çıkacağı belli olmaz,o iri görünümünün ardında kof çıkma,mincik bir fındıkcık çıkma yada içi çürük çıkma gibi olasılıklarla karşılaşabilirsiniz. Tıpkı hayat gibi,hayat bize her şekliyle her haliyle öğüt vermekte.Bugün hevesle vede çok severek yediğim taze kabuklu fındıkları dişlerimle kütürdetirken bana düşündürttüklerinde olduğu gibi.
Yada bugün Okan arkadaşımın çektiği ilk filmi izlerken, filmden aldığım ders gibi; ''ölmeden önce ölebilmeli'' demiş alimlerimiz,velilerimiz,Hz'lerimiz...bu filmi izlerken de , karakterlerden biri filmin sonunda ölüyordu.Birçok filmde olduğu gibi ölen karakterle birlikte insan oğlunun kendine dönüş süreci başlıyor.İşte dedim bu da onlardan biri. Ama neden? illa biri ölünce anlıyordu? ölmeden öldürtmeden ,yaşarken de ölünebilirmi hayata? daha ÖZsel bir hayat yaşamak adına.
Bu gün yine Fulyacığımın face sf sında gördüğüm"HERKES ÖLÜR AMA HERKES GERÇEKTEN YAŞAMAZ" RAPUNZEL' in sözü gibi. İşte bu söz de,izlediğim film de,hatta bugün yediğim taze kabuklu fındık da bana şunu söylüyorlardı sanki; Hayatı yaşamak,hayatı hayatla yaşamak,ÖZle yaşamak. Ölebilmek ölmeden önce tüm nefsanevi dizginsiz yaşamlara. Öldürtmeden anlayabilmek bir çok şeyin kıymetini, yaşarken hayatın kıymetini her ANıyla elinde tutabilmek. Hayatı dolu ve içten yaşayabilmek,iri görünümlü ama içi de dolu taze kabuklu fındık gibi :) Aldanmamak görünüşlerin boş safsatalarına, ÖZ e yönelip tadına varabilmek hayatın içtenliğine ,bir fındık tanesi misali. Vede aldırmamak,gülümseyip gecebilmek bir fındık kabuğunu dahi doldurmayan minicik sorunlara yada her sorunu minik dünyamızın kabuğunu doldurmayan sorunlar olarak görüp gülümseyebilmek kendi mucizevi minik dünyamıza...
Münire Mine Arslan
29.07.2011
23.47