29 Aralık 2023 Cuma

Dünya evi


 

Hz. Ali ‘’ Büyük alem, dürülü bükülü bir halde senin içinde " diyor.

Bu koca dünya evinde her şey ve herkes ailem, alemim ise aslınca çok odalı bir ev gibi hep bir aradayız her nerde olursak olalım. Yan odamızda yaşıyor aslında tüm sevdiğin göremediğini sandığın her şey ve herkes. Yalnız değilsin o yüzden kocaman bir alemin var hem içinde  hem de içinde olduğun.

23.54  22.12.2023

27 Aralık 2023 Çarşamba

Alemsin


 

Her yerin, her şeyin, herkesin… sana alem, ailem, yuva… olduğu bir yerde korkulacak, kıtlaşacak, kaçınılacak bir şey yoktur. Korkan, kıtlaşan, kaçan, endişe duyan… senin zihinsel tutulumundur. Yaşamın bir yerinde takılı kaldığın öğrenilmiş çaresizliğindir. Zenginliğinin içindeki fakirliğindir bu. Sonsuzluğunun içindeki sonlu bedeninin oyunudur bu. Zanların zindanından özgürleştiğinde çözersin beden oyununu, soyunursun saf çocuksu neşenin çıplaklığına. Bu sefer keyif alırsın oynamaktan.

Amin 😉

00.30  22.12.2023

26 Aralık 2023 Salı

25 Aralık 2023 Pazartesi

24 Aralık 2023 Pazar

içindekini sarmala


 

 

Hayatın akışıyla su gibi pürü pak akmak isterken, geriye akmaya hatta tutunmaya çalışan, her şeyin aynı kalmasını isteyen içindeki küçük çocuğa artık büyüdüğünü, olgunlaştığını onunda hayatla birlikte aktığını hatırlat, tut elinden, genişleyen yüreğine sarmala onu. Değişimin güvenli olduğunu, her şeyin ve herkesin sana dost , sana aile, sana alem, sen olduğunu, her şeyin yolunda olduğunu yaşa ve yaşat ‘’O’’ olan kendine.

00.06   22.12.2023

23 Aralık 2023 Cumartesi

Bağlar


 

Bir tık ötesi daha geldi😉

Yukarıdaki yazıyı yazdıktan bir süre sonra karşıma çıkan şu cümleler bir genişleme daha yarattı.

‘’ insanlara duyumsadığımız psikolojik bağlılıklar hiçbir zaman insanlarla ilgili değildir. Duygularımıza, özlemlerimize, düşüncelerimize ve tutumlarımıza bağlılık vardır. Yani bir insana duyduğumuz bağlılık o insana duyduğumuz bağlılık değil kendi zihinsel süreçlerimize duyduğumuz bağlılıktır. Bilinç anatomisi bunu zihindeki; istiyorum modu, istemiyorum modu ile açıklamıştır.’’

Aslında birbirimiz ve de her şeye görünmez bağlarla bağlıyken, bu bağlar bizi BİR ve BÜTÜN  yapıp Aşk deryasında eritirken, bu bağların dışsal değil içsel, köklerinin de taa çocukluktan hatta anne karnından başlayan toplumsal yazılımla üzerimize, zihnimize işlenen süreçler olduğu ortaya çıkıyor. ‘İstiyorum’ ‘İstemiyorum’ diyen çocuksu yanımız giderek bağımlılık zihinsel ağını kuruyor. Sonrada kurduğumuz bu zihinsel ağdan özgürleşmeye çalışıyoruz. Yani dışarda bir şey yok onlar sadece figüran, bize zihinsel kurgu bağımlılığımızı bize yansıtıyorlar. Biz ise figüranlara bağlanıp onlarsız olamayıp, onları kaybetme korkularına kapılıyoruz. Oysaki yaşanan korku alıştığımız zihinsel süreçlerimizi bir daha yaşayamayacak olmanın bağımlılık korkusu. Özlemini duyduğumuz şey o kişiye ya da herhangi bir şeye karşı geliştirmiş olduğumuz kendi özlemimizdir, kendi duygularımızdır, kendi tutumlarımızdır.

Yani o eve, o kişiye, o zamana duyulan duygular, özlemler, düşünceler, tutumlar bağımlılığı içine düşmüşüzdür. Alıştığımız gibi sürmesini, öğrendiğimiz gibi devam etmesini...vb isteriz. İşte bu, değişim karşısında direnen en gizli, sinsi düşmanımızdır. Bir yanın pır pır iken uçmaya, açılmaya diğer sinsirella yanın seni bu bağımlılıklara çeker. Derdin aslında o kişi, o ortam, o zamanlar değildir. Derdin aslında senin kafanda kurduğun ve korumaya çalıştığın öğrenilmiş, yaşanılmış, bağımlılık çaresizliğindir.

Özüne giden yolda özgürleşmen gereken asıl kökün budur. Senin dışında özgürleşeceğin bir kişi, bir ortam, bir nesne, bir şey…vb. yoktur. Tek var olan kafanda yaşayarak yarattığın zihinsel alışkanlıkların süreçleridir. Bu bağlarındır seni asli bağlarından uzaklaştıran. Dışındakiler sadece bunu sana aynalayan vefalı figüran dostlarındır, ruh ailendir. Aslında herkes ve her şey senin ailendir, alemdir, alemindir.

Çok alemsin be kardeşim😉

21.12.2023   23.32

 

‘Şimdi sen de herkes gibisin’



 


‘Şimdi sen de herkes gibisin’

Bu söz kişiyi sıradanlaştırıp olumsuz bir mana yüklemesine karşın aslında tam tersine olan bir hakikati vurguluyor.

Hepimiz kendi kulvarımızda öyle şeyler yaşarız ki, hiç kimseninkine benzemediğini en ağırının ya da en güzelinin bizimki olduğu kıyaslamalı yanılgısına, zannına düşeriz. Oysaki her birimiz farklı görünen kulvarlarımızda, aynı zorluk, kolaylık hislerini, duygularını yaşarız.  

‘ Allah dağına göre kar verir’ denilen cümledeki dağ; senin beden dağın olan kafan yani zihninde olup bitenlerdir. Sen nasıl düşünürsen, kurgularsan(yaratımınla) onları hayatında yaşarsın zaten. Yağan karın oranı da buna bağlıdır. Öyle karlar yağdırırız ki kendimize, altından kalkamayacağımız çığlarda çığlıklar atarız. Gerçi bir süre sonra bu çığlıklarda hizmetlerini gösterir, kendi kendimize konuşur, halleşir olup öz benliklerimize kavuşum yolunda ilerleriz.

Velhasıl konuyu biraz genişlettikten sonra baştaki cümleye bağlayalım.

Yaşantımızdaki olaylar, mekanlar, kişiler öyle yer değiştirir, alt üst olurlar ki Şems’in dediği cümleye varırız; ‘Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?’ Bu varış özüne varıştır. Öyle çalkalanır, dipleri görür, uzaklara düşeriz ki, bu haller içinde aslında tüm tutunduklarımıza, hastalıklı bağımlılık ilişkilerimize, yaratılmış öğretilmiş tüm kalıplarımıza, ezberlerimize soyunurken kendimizin saf çıplak gerçekliğine yakınlaşırız. Bu çıplaklık deryasında her şey ve herkes erir; Yakın sandıkların uzak, uzak sandıkların yakın, ‘benim’ sandıklarının geçiciliğinde, her yerin ve herkesin senin olduğu, sen olduğu BİR deryada ikilikleri de eritirsin.

O zaman yaşadıklarının hizmetini anlarsın. Uzağına düşenler aslında seni kendine, özüne yakınlaştıran çekim güçleridir. İtme çekme yasası gibi; onlar seni sana yakınlaştırırken, her şeyin ve herkesin eriyip yok olduğu bu sevgi ummanına itmiş olurlar.

‘ Senin göğsünü genişletmedik mi?...

…her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.’ Sözlerin ötesine açılırsın.

Yaşananlar bir darlık, daralma değil, aslında yeni bir duruma genişlemendir. Göğsünün açılmasının, sevgi deryasında BİR olup erimenin tatlı sancılarıdır, tıpkı bir doğum gibi.

O zaman daldığımız bu derya hayatta yapıştığımız, bize yapıştırılan tüm putlarımızı eritir.

 ‘ Şimdi artık sende herkes gibisin’ dediğimiz, Tevhide, kutsiyete varırız. Hiçbir şeye ve hiç kimseye bağımlı değil, Allah’ın ipiyle bağlı olduğumuz hakikatine uyanırız.

Her şey ve herkes senin ruh kardeşindir. Bu hakikati birbirimize hatırlatabilmek için türlü rollere türlü kılıklara girmiş vefalı dostlarız aslında.

İşte bazen oyuna fazla kaptırıyoruz.

Ne yapalım? Hayat bu😉

21.12.2023  22.28

not: aynı gecede gelen devam yazılarını da devamında paylaşıyor olacağım:)