DOĞA İLE PAZAR BULUŞMASI
Sıcak yatağımdan çıkışım zor oldu.Annenin sıcaklığından ayrılış gibi.Yeni bir adım zor gelir insana ama adımlar ilerledikçe karşısına çıkan güzellikler unutturur ilk adımın zorluğunu.O sabahta öyle oldu benim için.''Deli mi öptü beni ne işim var dağlarda uyu misss gibi işte''diyordu bir yanım.Diğer kaşif,gezgin,özgür yanım ''kalk bakalım'' diyordu.Kazanan taraf bu yazıyı paylaşan Mine oldu:)
Koyuldum yola.Bir simit aldım vapurda kahvaltı yaparım diye düşünerek.Her zamanki yerime doğru ilerledim,vapurun kıc:) tarfına.
Dışarda dirilten bir hava,güneş ışıl ışıl maviliklerde.Birde baktım beni yalnız bırakmamış dost martılar.Gerçi onların dostluğu elimdeki gevreğe olsada:))
Kahvaltı arkadaşlarım martılarla, bir çimdik ben yiyorum gevreği bir çimdik onlar derken,eşşiz güzellikteki maviliğiyle bize kahvaltı masası olan deniz,güneşin ışıltısıyla oynaşırken gülüşüyorlardı aç kalışıma.Çünkü bütün çimdiklerimi viyaklamalarına kıyamayıp martılara kaptırdım.Bende üstüne bir çay içtim.''ohh helal olsun onlara''dedim,hiç sevmesemde kuru kuru çay içmeyi:)doyurdu beni onların dostluğu,yanında da miss gibi taze hava,sıcacık ışıldayan mavilik.Rüzgarın ürperten serinliğinde (oda benim uyanmam için yapıyor),ısıtmaya çalıştı yeni doğan güneş beni.Sanki yatağımın sıcaklığını vermeye,beni iyi ki gelmişsin diye avutmaya çalışır gibi.Denizin ışıltısı kutsadı herbir yanımı.İZMİR mahmur uykusundan yeni uyanır gibi buğulu,puslu gözlerle bakıyor bana karşımda.O da dingin bir pazar tatili yapıyor anlaşılan:)
Yol boyu eşlik ettiler bana,simit bittiği halde martılar.Yiyip de kaçmadılar(gerçi simit gelirmi beklentisi olsa dahi:)) Doğanın dostulunu gösterdiler bana.Teşekkür etti sanki herbiri hizamda uçarken.
Yolda olmak varılacak yer kadar güzeldir.Demişti okuduğum kitaptaki bir cümle.Gerçekten de öyle,daha başında olduğum halde minik adımlarımın başarısını kutladığımda ,onlardan zevk aldığımda,bütün bir yol kutsanmış olıyordu ve evrenin tüm güzellikleri kendilerini göstermek için yarış ediyorlardı adeta.
Manisa Spil dağına doğru yola koyulduk minibüslerle.Yol boyu klip yaptım penceremden geçen manzralardan,kulağımda dinlediğim soft parçalara.Derken doğada beni büyüleyen görüntülerden biriyle birkez daha karşılaştım.Birkez daha diyorum çünkü,ilkini Karadenizin o eşşiz manzarasında görmüştüm bir sabah.Bulutlar dağların eteklerine inmiş,dağın tepesi baş kaltırmış gökyüzüne.Sisli bulutlu masalsı bir görüntü,yer ve gök bir olmuş dağları içine almış(tarifsizliğin tarifi bu).Aslında hep bir aradalar ama biz onların yerli yerine o kadar alışmışız ki ,yer değiştirdiklerinde masalsı oluveriyorlar.Tıpkı çocukluğumuzda olduğu gibi.Bize öğretilmeden önce bulutlarımız dağların altında ,dallardaki elmalar pembe ,mor renkte olabiliyorlardı.Sonra öğretildi bize bulutların yeri,elmaların rengi masalda burda bitti.O yüzden her gördüğüm böylesi bir resmin masalsılığına kapılıp büyülerim kendimi.
Minibüslerden inip tırmanacağımız,daha doğrusu yürüyeceğimiz alana geldik.Benimkisi doğa yürüyüşü,dağcılık değil.(Bunu baştan hatırlatayım da)O ayrı bir uzmanlık alanı.
Doğada nezaman yürümeye başlasam bana eşlik edecek bir dal parçası(ben ona asa diyorum:) dağcıların ellerindekilerede baton),karşıma çıkıverir yerde öylece uzanmışken.Yine öyle oldu,ben aramadığımda gerekli olanları doğa zaten sunuyordu.Bu bazen eşlik eden bir köpek ki geçen yürüyüşte öyle oldu,bazen minik bir taş parçası yerde öylecene dururken beni al diye bağırır adeta.Arayış içinde olmak gözden kaçırıyor herşeyi.Bu evrenin bir oyunu sanki.Lao Tzu'nun dediği gibi ''Ara ki kaçırasın;arama ki bulasın''
Aramayış bulmanın yoludur mantıksızmış gibi gözüksede aslında mantıklıdır.Evrenin mantığı,bizim mantığımızı aşar.Bizim mantığımız yeterli olsaydı bilim herşeyi keşfedebilecekti.Bizim mantığımızın bittiği yerde gerçek varoluş başlar.
Doğayı okadar ötelemişizki ona varmak için artık epey bir yol katetmemiz gerekiyor.Alanına girdiğimizde enerjisiyle farklılığını hissettiriyor ve kendine doğru çekiyor.Sus diyor öncelikle benim sessizliğimi öğren,dinginliği,sakinliği öğren.Senin şehir yaşantının gevezeliği ile ,telaşı ile,sabırsızlığı ile yürüyemezsin diyor.Benim ritmime senkronize olmalısın.Bulutlar gökyüzünde yarış etmez.Mevsimler birbirini itmez diyor.Bak,izle,öğren ve içimde ak diyor.Bir olalım,ayırmayalım,korkmayalım birbirimizden diyor.Ben seni kucakladıkça,sen de beni kucaklaki sevgimiz ışıldasın çoğalsın diyor.Biz birbirimizin düşmanı değiliz.Nedir bu insan oğlunun doğaya adımını attığı ilk günden beri doğaya hakim olma çabası? Nedir doğadan korkusu?Nedendir ona hakim olarak gücünü ispatlama çabası?kimedir?
Kendinle olan savaşı vede tüketme.Güçlü olacağım derken kendi gücünü kaybettiği,kendi kendine savaştığı bir paradoks.
Gücünün kaynağının doğa olduğunu,kaynağınla savaşmanın,ona hakim olma çabasının anlamsızlığını gör artık diyor.
Uzun uzun dertleştik böyle doğayla olan buluşmamızda.Daha çok o konuştu ben dinledim.Yaptığımız hataları gösterdi.Nasıl tükendiğini anlatmaya çalıştı bize rağmen kalan muteşemliğiyle vede bilgeliğiyle.
Pazardan pazara buluşmayalım hep bir arada olalım dedi.Ötelemeyelim,zarar vermeyelim,hakimiyet altına almaya çalışmayalım dedi daha bir çoook şeyin yanında.
Münire Mine Arslan
17.11.2008
saat:23.44
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder