TAŞ USTASI
Eğer bir şey canınızı acıtıyorsa,sizi üzüyorsa bu egosaldır.Gerçek siz acı çekmezsiniz.
Ego iki kafalı bir dev gibidir:)biri büyük olan kafası;bu sürekli üzerine dikkatleri çekmek ister,hep BEN der.Diğeri daha minik olan kafadır; bu daha sinsi ve içe dönüktür.''Ben yeterince iyi değilim''diyen sürekli gizlenmek isteyendir.Gerçek öz saygımızda bu iki kafanın ortasında bir yerlerdedir.Bu öz saygıyı nasıl anlarız ? onu nasıl tanırız?vede nasıl ortaya çıkartabiliriz?
Dinlediğim bir seminerde buna ilişkin olarak özsaygısı gelişmiş bir insanın 6 tipik davranışından bahsedilmişti;
1.Hatayı kabul etmek; karşılaştığımız çeşitli durumlarda hatalı olabileceğimizin farkındalığıyla hareket edebilmek.
2.Diğerlerine övgü; insanların bize gösterdikleri yada deneyimletikleri şeyler karşında ,onların iyi vede güzel yanlarını görüp övebilmek.
3.Karşısındakine fikrini sormak; karşılaşılan her durumda onunda neler düşündüğünü öğrenmek.
4.Onun aklına saygı göstermek,öncelik verebilmek.
5.Teşekkür etmek;şükran duyabilmeye açık olmak.
6.BEN; öz saygısı gelişmiş olan insanda bu en az önemli olan maddedir.Buradaki BEN egosal bendir.Özsaygının sahip olduğu BEN değil.BEN leri de birbirinden iyi ayırmak gerekir:))
tabiii tüm bu maddeleri çoğaltabilirizde zaten yapım gereği belli proto tiplere karşıyımdır.Malzeme insan olduğu için bir şeyleri kalıba aldığınız ölçüde diğer bazı şeyler de taşacaktır.
Duyduğumda çok hoşuma giden vede egosal bir BEN 'nin,özsaygısal bir BEN'e varışının döngüselliğini anlatan güzel bir hikayeyi paşlaşıcam aklımda kaldığı kadarıyla vede dilimin döndüğünce.Hikayeler anlatılmak istenen bilgiyi tüm duruluğuyla,masumane bir şekilde veriri insana.Tıpkı bir çocuk duyarlılığında vede derinliğinde.Su gibi akar insanın içine ve bir ferahlıkla aydınlatı verir hikayenin sonunda insanı.
Gelelim hikayemize;)
Taşları yontup onlara şekil veren bir usta sıcak bir günde işinin yorgunluğu vede bezginliği içindeyken,sokaktan tahtıyla taşınan kralı gördü .Kral tüm ihtişamıyla geçiş yapıyordu ,halkta önünde saygıyla eğiliyordu.Bunu izleyen taş ustası ,kendi değersizliği karşısında kralın yerinde olmayı istedi.Birden bu isteği karşılık buldu ve kral oluverdi.Tahtın üstünde şimdi o vardı ve herkes onun önünde saygıyla eğiliyordu.Sonra farkettiki tepede güneş tüm sıçaklığıyla,bu ağır kostümlerin içinde onu bunaltıyordu ve içindeki durumun hiç o kadarda rahat olmadığını ,güneşin ondan daha güçlü olduğunu düşündü.Güneşin yerinde olmak istedi .Sihir yine işledi ve dileği gerçek oldu.Güneş olmanı tadını çıkarıyor ve ışıl ışıl parlıyorken,birden karşısında engeller gördü.Işığını yansıtmasını engelleyen bu şeyler canını sıktı.Nasıl olurda bunlar benim gücümün önüne geçebilirler,bunlar benden daha güçlü diye düşündü Bulutları görünce.ve Bulut olmak istedi,sihir yine işledi.Bulut oldu bu sefer.Bulut olmanın keyfini sürüyorken,farettiki yerinde duramıyordu,bir o yana bir bu yana savruluyordu ve bunu kontrol edemiyordu.Bu gücün ne olduğunu merak etti.Gördü ki onu savuran Rüzgardı,şimdide onun gücüne sahip olmak istedi.Dileği yine gerçek oldu.Tüm gücüyle estiriyordu keyfini çıkararak.Estiği herşeyi yerinden oynatıyordu.Sonra farkettiki ne kadar güçlü eserse essin,bir şeyi yerinden oynatamıyordu.Onun ne kadarda güçlü olduğunu düşünerek onun yerinde olmak istedi ve olduda .O artık bir taş olmuştu.Taş olmanın ağırlığı vede gücünü hissederken,dışardan gelen bir ses duydu.Üzerinde onu yontan çekiç seslerinden rahatsız oldu.Bu sesleri çıkaran ,ondan daha güçlü vede özgür olduğunu düşündüğü o adamın yerinde olmak istedi.Dileği bir kez daha gerçek oldu.O artık bir TAŞ USTASIydı.
Döngü tamamlanmış ,herşeyde olduğu gibi başlangıca geri dönülmüştü.
Kendimizi sürekli olarak kıyaslamanın yanılgısını ne güzelde anlatıyor bu hikaye.Özsaygımızı geliştirmemizin yolu kendimizi olduğu gibi kabul etmekten geçiyor.Hepimizin içinde dışarı çıkmak için sabırsızlıkla bekleyen dahiler olduğunu hatırlamalıyız.Herkes tektir dolayısılada özeldir.
BEN SİZ olamam.
Herkes kendi ışığında parlamalı.
Münire Mine Arslan
08.11.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder